Archives

Statistics

  • Posts 526
  • Pages 4
  • Categories 45
  • Comments 134
  • Words in Posts 665,397
  • Words in Pages 12,901
  • Words in Comments 12,619

Newsletter (in English)





2009-12-11


Kuzey Kürdistan’da silahlı mücadelenin 25 yıl sonraki özgürlük mücadelesi için perspektifler

25 sene önce, 15 Ağustos 1984 tarihinde, Türkiye’deki Kürt bölgelerinde silahlı mücadele başladı. Kürdistan işçi partisi (PKK), 12 Eylül 1980 yılında yaptığı darbeyle iktidara gelen askeri diktatörlüğe karşı ve yıllardan beridir Türkiye’de yaşayan Kürtlerin maruz kaldığı baskılara karşı mücadeleye çağırdı. Kürdistan Kurtuluş birliği (HRK) aynı gün Eruh ve Şemdinli köylerinde devlet kurumlarına saldırdı ve böylece Türkiye’nin Kürt bölgelerinde geniş tabanlı bir gerilla mücadelesi sinyali verdi.

Türk devleti yoğun bir baskı ile karşılık verdi. 90lı yıllarda gerillanın sosyal tabanını ayrıştırabilmek için 4000 Kürt köyü Türk askerleri tarafından yakıldı. 40.000e yakın kişi savaşa kurban gitti. Bu savaşta Türk devleti emperyalistler tarafından desteklendi. Örneğin; Federal Almanya devleti, Türk askerlerine her türlü silah temin etti ve yurtdışındaki Kürt örgütleri zulüme ugramıştır, bunların arasında PKK’nin Almanya’da yasaklanması da bulunuyor.

Bugüne kadar Kürt dili bastırılmış ve Türkiye’deki eğitim kurumlarında veya siyasi etkinliklerde kullanılmasına izin verilmemiştir. Kürtlerin yasal yollardan yürütmeye çalıştığı siyasi girişimler baskı politikası ile sindirilmiştir. Günümüzde bu yasaklar parlementoda da yer alan, Mart ayındaki belediye seçimlerinde Kürt bölgelerinden daha güçlü bir şekilde çıkan Demokratik Toplum Hareket Partisi’ne (DTP) karşı sürdürülmektedir.

Bu 25 yıllık mücadele, temelde Kürtlerin Türk devleti içerisinde hayatını değiştirdi. Devletin 90lı yıllarda PKK’ye karşı olan kısıtlamaları Kürt bölgelerinde büyük bir kitle hareketinin oluşmasını sağladı: Siyasi partiler, sendikalar, kadın hareketi, gençlik hareketi vs. Türk devleti Kürt halkının varlığını inkar ederken, ( Kürtler “Dağ Türkü” olarak isimlendirildi ve kendi dilleri Türkçe’nin ilkel bir lehçesi olarak gösterildi) Türk siyasetçilerinin oy toplamak amacıyla Kürtçe birkaç söz söylemesi şaşırtıcı değildir.

Hükümetin Planları
Türkiye Cumhurbaşkanı Abdullah Gül 2009 ilkbaharında yeni bir dinamizmi „İyi şeyler olacak“ duyurusu ile ve ilk etapta Kürt sorununun Türkiye’nin en büyük sorunu olarak zikredilmesini tetikledi. Arka planda jeopolitik yaşam vardır. Irak’tan ABD işgal güçlerinin çekilmesinin ardından Türkiye’nin Orta Doğu’da batı yanlısı güç olarak sorumluluğu arttı. Türkiye’nin artan enerji politikasının manasının yanı sıra, petrol ve gaz boru hatları için transit rota olarak planlanan Nabucco-Doğal gaz boru hattı da ilaveten eklendi. Enerji hatlarının güvenliği ve bölgesel bir güç rolüne bürünebilmek için Kürt ayaklanmasını çevreliyor.

Bununla birlikte, bir yandan da hükümet ve ordu Kürt örgütünü imha etmeye uğraşıyor. PKK’ye karşı yapılan askeri operasyonlar, PKK’nin ilkbahardan beri tek taraflı olarak ateşkes ilan etmesine rağmen sürdülmekte olup, DTP’nin yönettiği belediyelerdeki, Kürt kadın hareketindeki ve KESK’in 1000den fazla üyesi ve görevlileri tutuklandı. Hükümet aynı zamanda Kürt açılımı ile Kürt nüfusunu etkilemek ve DTP’yi sahanın dışına atmaya çalışmaktadır.

Hükümetin oyun alanı dardır, çünkü güçlü Genelkurmay kırmızı çizgilerin aşılmaması konusunda ısrarcı oldu. 1980 askeri darbesinden sonra yapılan devletin birliğini ve Türk milletini önemini ortaya koyan anayasa değişikliliği, ne özerk düzenlenmelere ne de Kürtçe dilinde eğitime olanak sağlar. PKK ve onun tecritteki lideri Abdullah Öcalan’nın görüşme taleplerini ordu ve aynı şekilde hükümet reddediyor. Çözüm, Kürt önderlerini muhattap almadan sadece devlet tarafından gerçekleştirilmelidir. Artık sadece „Ulusal Birlik Projesi“ olarak adlandırılan „Kürt Açılımı“, sadece Kürtçe kent adları ve okullarda Kürdoloji enstitülerin kurulmasını sağlayan küçük tavizler içerir. Ama buna karşı bazı haklarından vazgeçmeleri lazım (özellikle özerklik gibi). Benzer şekilde ülkenin Kürt bölgelerinde temel sorunlar kalıcı olmaya devam edecektir. Örn: Yoksulluk, işsizlik, alt yapı eksikliği. Kürdistan’ın, daha doğrusu Kürtlerin kurtuluşu hala bir yalan gibi görülüyor.

PKK’nın Stratejisi
PKK ilk başlarda askeri cuntaya karşı, Kürt ve emekçi Türk halkının ortak mücadelesinin propagandasını yapıyordu. Ama strateji Kürt halkının ve dünyadaki emekçi insanlar arasında bir ittifak ile sınırlıydı. Kendisini işçi partisi olarak adlandırmasına rağmen, bağımsız örgütlenme ve emekçi halkın enternasyonal birliğini hedeflemiyordu. Bu yüzden Türk devletinde ve Orta Doğu’da ezilenler için sınır ötesi bir örgüt olmaktan çok, sadece bir ittifak amacındaydı.

PKK her zaman sadece Sosyalizmin Kürt sorununu çözebileceğini belirtti. Fakat kendi sosyalizm anlayışı her zaman belirsiz, Sovyetler Birliği’nin Stanilizminden ve Suriye gibi ülkelerin Arap Sosyalizminden etkilenmiştir. İlk başlarda mücadeleleri toprak ağalarına karşıydı, ama hedefleri üretim araçlarının özel mülkiyetinin kaldırılması ve planlı bir ekomoninin kurulması yönünde olmadı.

Son yıllarda Kürt kurtuluş hareketinin hedefleri her zaman ılımlı olmuştur. Buna ek olarak temel demokrasi hakkında anarşist fikriyat ve kadınların özgürlüğü üzerine önemli vurgularına ilaveten, Kürt kimliğinin tanınabilmesi için anayasa değişikliliği, Kürtçe eğitim ve mevcut devlet sınırı içerisinde bölgesel özerklik ile sınırlı politik önerileri vardır. Bağımsız bir devlet olma hedefinden – sosyalist veya değil – vazgeçildi, kapsamlı bir toprak reformu şu sıralar PKK ve DTP’nin gündeminde değil.

Kürtlerin Kuzey Irak’taki tecrübeleri gösteriyor ki, Kürt özerkliği ( daha doğrusu bir De Facto bağımsızlığı) kapitalist sistemin çerçevesi içerisinde ve emperyalist güçlerin destekleriyle sadece bazı Kürtlere yardım eder. Irak’taki Kürt bölgesinde Barzani ve Talabani’yi gizli bir şekilde zenginleştirmek içim klan yapıları bulunuyor. Ama Kürtlerin büyük çoğunluğu orada işsiz, fakir ya da, Bağdat merkezi hükümetin ve Amerikan emperyalizminin kaynak sağladığı yozlaşmış hükümet partilerine bağış alıcı olarak bağımlı kalıyor.

Kürtlerin gerçek kurtuluşu için ekonomi politikasının temel bir değişimi gerekir: Toprak reformu ve özellikle emekçilerin ve onların örgütleri tarafından oluşturulan ülkenin demokratik endüstriyel gelişim planı. Kürtleri 100 yıldır bir oyun topu gibi kullanan emperyalist güçler ve yerel burjuvazi böyle bir projeyi desteklemezler. Bu sadece enternasyonal, bütün ülkelerin emekçileri tarafından yapılır.

Ezilenlerin birliği için
Sivil toplum ve ordunun yerine, Türk işçileri ve emekçileri Kürt sorununun eşit ve demokratik bir çözümü için doğru adrestir. Kesinlikle burada hala güçlü bir şovenist dalga hüküm sürüyor. Ama Türk emekçileri savaşın acı bedelleri için üzüntü duymaktadırlar. PKK’ya karşı verilen savaşta yanacak olan basit askerler kendi oğullarıdır. Ve sosyalistleri ve sendikacıları da kapsayan Pkk’ya karşı oluşturulan anti-terör yasaları resmen vardır.

Kürtlerin kurtuluşu için gerekli olan strateji, Türkiye’nin batısında olan işçilerin devrimci bir hedef için – Kürtlerin kendi kimlik hakkı ve ezilen halkların tanınması – birleşmesidir. Demokratik ve anti militarist bir gündemin yanında bu sosyal bir program niteliğinde gereklidir. Çünkü Türkiye’nin batısındaki gecekondularda yaşayan milyonlarca türk ve kürt ırkından işçilerin ortak bir şekilde örgütlenmesi gereklidir. Çünkü iyi örgütlenmiş bir gerillanın bile göze alamayacağı güç bu işçi sınıfında vardır. Ekonomiyi durma noktasına getirebilir, Türkiye’nin askeri gücünü ve kapitalistleri diz çökmeye zorlayabilir ve emperyalizmi ülkeden defedebililir işçi sınıfı.

Kürt hareketi, silahlı mücadeleye başladığından 25 sene sonra bir virajdadır. Son yıllarda önde gelen Kürt siyasetçileri ABD ve AB emperyalizmi gibi gerici güçler ile ittifak halinde haklarını savunmaktadırlar. Ama şimdi Türkiye’deki Kürt hareketi müttefikleri olmadan ayaktadır. Kuzey Irak’taki Kürt burjuvazisi bile Ankara ile olan iyi ilişkileri savunabilmek için Türkiye’deki Kürtlere sırtını döndü. Böylelikle sadece potansiyel müttefikleri olarak enternasyonal işçi sınıfı kalmıştır. Kürt hareketine, bölgede sol kitle hareketi olarak 25 yıl daha bu baskı ve minimum imtiyazla karşılaşmak istemiyorsa sadece bir seçenek kalıyor. Sömürülenleri kapsayacak enternasyonal bir hareket.

  • PKK’ya karşı olan yasak kaldırılsın ve Almanya’da yaşayan Kürtlere yapılan baskı sona ersin ! Gerekli eleştirilere rağmen solcuların ve işçilerin hareketi için dayanışma !
  • Kürt hareketinin sosyalist ve enternasyonal olması için ! Yakın ve Orta Doğu’nun sosyalist bir konfederasyonu olması için bağımsız ve sosyalist bir Kürdistan!

Wladik Flakin ( Gençlik Örgütü REVOLUTION’dan bağımsız) ve Nick Brauns ( Marksist girişimci) tarafından 1 Aralık 2009 tarihinde yazılmıştır.
Her iki yazar Kürdistan Dayanışma komitesinde aktif olan, Berlin’de yaşayan sosyalistlerdir.
Türkçe Çeviri : Rojhat Baran



Leave a Reply