2011 yılı Kuzey Kıbrıs’taki sendikalar tarafından ‘toplumsal varoluş’ yılı ilan edildi. Global ekonomik kriz, Ankara hükümetini Kuzey Kıbrıslı emekçilerin haklarını neo-liberal paketlerle gasp etmeye zorladı. Bu yılki ilk genel grev 28 Ocakta Kuzey Kıbrıs’taki işçi sınıfının haklarına yapılan neo liberal saldırı paketine karşı düzenlenen gerçekleşti. Bu genel grev anti sömürgeci bir tavıra dönüştü. Grev mitinginde Türk işgal güçlerine karşı pankartlar taşındı. Bundan sonra hem Türk hükümetinin hem de Kıbrıs’taki Türk faşistlerinin Kuzey Kıbrıslılara saldırısı başladı. Bu süreci biz burada analiz etmek ve Marksist bir bakış ile perspektif sunmak istiyoruz.
Emperyalist Çıkarlar
Sömürgeci İngiltere kendi gücünü sağlamlaştırmak için Kıbrıs’taki etnik grupları birbirine düşürdü. Hem Yunanistan hem de Türkiye Kıbrıs’ı kendi egemenliğine almaya çalıştılar. Enosis ve Taksim Kıbrıs’ın Yunanistan’a ya da Türkiye’ye ilhak politikalarına verilen siyasi kavramlardı. Yunanistan’daki 1967 Nisanındaki darbeden sonra Makarios, o zamana kadar temsilciliğini yaptığı Enosis düşüncesinden uzaklaşarak, Kıbrıs’ın daha çok bağımsızlığı için mücadele etmeye başladı. Atina’daki askeri darba ise silahlı Enosis gruplarına desteğini artırdı. Makarios enternasyonal arenada bir bağlantısızlar tutumuyla Sovyetler Birliğine yakınlaştı. Türk ve Yunan kontragerila grupları birbirine karşı saldırılarda başladılar. Yunan yanlısı subayların darbe girişiminden sonra 1974 yılında Türkiye ‘Ayşe tatile çıktı’ koduyla askeri operasyon başlattı. Türk ordusu Kıbrıs’ın kuzeyini işgal etti. Ülkenin %30 unu ve üretim gücünün %70 ini işgaliyle ele geçirdi. 1984 yılında Kuzey Kıbrıs Türkiye tarafından bağımsız bir devlet olarak ilan edildi ve günümüze kadar başka bir ülke tarafından tanınmadı.
Kıbrıs’ta iki İngiliz üssü ve ABD Echelon casusluk üssü, Fransız askerleri de Paphos havaalanında konuşlandırılmıştır. Güney`deki Yunan Ordusunun birliklerinin yanı sırada 40.000’den fazla da Türk askeri ile Kuzey Kıbrıs işgal edilmiştir. Kıbrıs emperyalistler için batmaz uçak gemisidir. Jeopolitik olarak Kıbrıs Yunanistan, Türkiye, Mısır, Tunus, Libya, Filistin, Lübnan ve İsrail hattında önemli bir konumdadır. Böylelikle NATO Kıbrıs üzerinden bu bölgeyi NATO ülkelerinin ekonomik ve politik çıkarları tehlikeye girdiği zaman militarist baskı altına alabilmektedir.
Kıbrıs’ta yıllarca Yunan ve Türk gladyoları ki bunlar NATO, CIA ve İngiliz MI6’ın soğuk savaş döneminin gizli örgütlenmesiydi, terrörize eylemleri gerçekleştirdiler. Böylelikle burada yaşayan nüfusu zayıflatıp, bölme amaçlarına uygun davranıyorlardı. Bugün gene, İşgale karşı hareket güçlerince tekrar harekete geçmeye başladılar. Kıbrıs’taki bakır madenleri 1950’lere kadar İngiltere tarafından talan edildi. Mısır ile Kıbrıs arasındaki denizde ayrıca petrol rezervleri bulunmaktadır. Kuzey Kıbrıs ayrıca bugün Türk burjuvazisinin offshore-Bankacılığının ve kumar gazinoların merkezi haline getirilmiştir. Böylelikle ülke kara para aklama yeri haline getirilmiştir. Bunun yanı sıra Türk kapitalizmi Kıbrıs’ta ilkel birikimini de gerçekleştirmektedir. İşgal edilmiş topraklar ve bunların üstünde kurulan otelleri satmak gibi yöntemlerle Türk burjuvazisine peşkeş çekilmiştir. Birçok Türk burjuvazisi sermayesini Kuzey Kıbrıs’ta güçlendirdi. Şimdilerde ise AKP taraftarı Türk burjuvazisi Kuzey Kıbrıs’ta aktif ve ülkeyi sömürmekteler.
Sömürge Sorunu
Kuzey Kıbrıs bağımsız bir devlet değil, Türkiye’nin bir sömürgesidir. Türkiye politikasıyla bölgeyi izole etti ve üretimi bitirerek bağımlılaştırdı. Türkiye’nin tarihsel sömürgelerinde geliştirdiği demografik bir politika var: Kürtleri Türk bölgelerine, Türkleri Arap bölgesine (Hatay) ve Kıbrıs’a iskân ettiler. Böylece asimilasyonu çabuklaştırarak anti sömürgeci ayaklanmaların önüne geçti.
Kıbrıs’tan göç ettirilen nüfus ikiye ayrılmaktadır: bir tarafta kuzey Kıbrıs’taki zenginliğe el koyan sömürge hâkimleri, diğer tarafta ise Anadolu’dan biraz daha yüksek ücretlerle çalışmak için gelen ve Kıbrıs işçi sınıfının bir parçası olan kesim. Türk devleti Anadolulu işçileri Kıbrıs işçi sınıfını bölmek için kullanmaktadır. Kıbrıs’ta çalışan herkes için ayni hakların mücadelesi vermek Türkiye’nin bu politikasını geriletecektir.
Adanın güneyinde kitlelerin yaşam düzeyi kuzeyinden daha iyi durumdadır. Bu yüzden birçok işçi kuzeyden güneye günü birlik işlemek için gitmektedir. Bunlardan güneydeki sendikalara da üye olanları, bölünmeyi aşmaktadır. Özelleştirme projelerine, işgal ordularına ve faşist gruplara karşı sınıfın farklı kesimlerini bir araya getirip politika üretilebilir. Liman, ulaşım ve inşaat işçileri kuzey Kıbrıs’taki işçi hareketinin ana çekirdeğidir. Turizm sektöründeki işçiler örgütsel ve politik bazda hareketten izole edilmiştirler. Bunlar sendikalarda örgütlenmesi zor olan ya da sendikaların örgütleme perspektifi olmadığı işçilerdir. Memurlar özelleştirme yasalarına karşı direniş hareketinin öncüleridir. Bu politik kırılma işçilerin politikasını zayıflatmaktadır. Bu yüzden işçi sınıfının farklı kesimlerini birleştirmek çok önemlidir.
İşgal ve Kapitalizm
AB üyesi Güney Kıbrıs AB-Güçlerinin Akdeniz Bölgesindeki konumunu üslerle birlikte güvence altına almaktadır. Kıbrıs aynen Kürdistan ve Filistin/İsrail gibi emperyalist düzenin Yakın ve Orta doğu’daki anahtarıdır. Birçok Kıbrıslı yabancı güçlerin adadan ayrılmasını talep etmektedir. Bu yalnızca kapitalist devletlere karşı yapılacak mücadeleyle gerçekleşebilir. Yani bu mücadele ancak antikapitalist bir perspektifle başarıyla sürdürülebilir. Sonuç olarak Kıbrıs’ta kapitalizm bölgede savaşın bir sebebidir. Kapitalist bir sistem içinde Kıbrıs’ta barışa ulaşılacağına inanmak bir illüzyondan ibarettir. Bu aşamada Kıbrıs’taki devrimcilerin görevi barış için mücadele etmektir çünkü kitlelerin talebi budur. Ayni zamanda halka barışın kapitalizmle mümkün olmadığını anlatmalıdırlar. Gerçek barışın anlamı farklı ülkelerdeki kapitalistler arasındaki rekabetin ortadan kaldırılmasıdır, çünkü yayılma politikaları kapitalistler arasındaki rekabetin sonuçlarıdır. Diğer bir deyişle, gerçek barışın gerçek demokrasiye ihtiyacı vardır, bu da; işçi demokrasisi ve demokratça planlanmış bir ekonomidir.
Kapitalist krizler (sanki önlenemezlermiş gibi) burjuva devletlerini birbirlerine savaşa ve işçi sınıfınıda ücret kesimleri, yükselen hayat pahalılığı gibi mekanizmalarla sinmeye zorlar. İşçi hareketi eğer barış isteğini hayata geçirmek istiyorsa önünde iki yol var, ya kapitalist devleti ezmek ya da nihai olarak kapitalist devlet tarafından ezilmek.
Kıbrıs’ta politika için önemli bir nokta da bölünmede payı olan ülkeler ve işgalcinin statüsüdür. İşgalden dolayı göç ettirilen insanlar işgalci tarafından tazmin edilmelidir. Türk kapitalistlerine iskân edilen toprakların (örneğin otellerin) iadesi gereklidir. İskân sorununun tazminatı işgal ve sömürge güçleri tarafından karşılanmalıdır.
Türk hükümeti özelleştirmelerle işçileri ve çalışanları zayıflatarak Türk kapitalistlerine bağımlılaştırmaya çalışmaktadır. Türk milliyetçiliği bir köprü olarak kullanılmakta, sömürge ve ulusal sorunun üzeri örtülmektedir. Türkiye ve Kıbrıs arasındaki ilişki ana ile yavru durumu olarak iddia edilmektedir.
Devrimci Perspektif
Kıbrıs’ın çalışan nüfusu Türkiye ve Yunanistan arasında bir köprü gibidir. Kıbrıs için ortak politika iki ülkenin işçi hareketlerini ve devrimci solunu bir araya getirebilir. Kuzey Kıbrıs’tan Türk politikasına karşı gelen grev dalgası için bir iki örgütten gelen bir çağrı ile Türkiye’de dayanışma örgütlenmektedir. (http://enternasyonalistkibris.blogspot.com/2011/02/demokratlara-devrimcilere-ve-emek.html) Bu gösteriyor ki enternasyonalist politika mümkün ve gereklidir.
Kıbrıslı emekçiler aynı zamanda Ortadoğu ve Avrupalı emekçilerin mücadelelerini birleştirici bir rol da üstlenebilir. Tunus’ta başlayan devrim ateşi Arapça konuşan dünyada gittikçe yayılıyor. Bu ateşin kıvılcımları Kıbrıs üzerinden Avrupa’ya ulaşabilir ve orada da bir yangın başlarabilir.
Kıbrıs’ın birleşmesi de yalnızca sosyalist temelde mümkündür. Kıbrıs’ı işgal altında tutan tüm Kapitalist devletler var olan durumdan kâr etmektedirler. Bu yüzdendir ki adanın birleşmesi engellenmektedir. Kuzeydeki ve Güneydeki Kıbrıslı burjuvazi de bölünmeyi uzun vadede tesis etmiş, yeni bir rekabet istememektedirler. Kuzey Kıbrıs’taki kapitalistler kendilerini Türk Kapitalistlerinden bağımsızlaştırmaya çalışmakta ama güneyle de birleşme istememektedirler. Kapitalist ekonomik düzen adadaki eşitsiz yaşam düzeyini sağlamlaştırmakta ve birçok sorunun ana kaynağı olmaktadır. Yalnızca birleşmiş Kıbrıs kapitalizme karşı güçlü işçi sınıfının politikasını sağlamaya imkân sağlamaktadır. Bölünmüş bir işçi sınıfı kapitalizmin sömürüsünü kolaylaştırır.
İşgal edilmiş evlerin ve toprakların geri verilmesi sorununu herkesin insana yakışır bir barınma yerine kavuşmasını sağlayacak sosyalist bir ekonomi sistemiyle çözülebilir. Ayrıca iyi donanmış işgal ordularına karşı zafer elde edebilmek için, işçilerin enternasyonal sınıf mücadelesine gerek var.
Meclis Kıbrıs sorununun çözüm yeri değildir. İşçiler ve emekçiler adanın birleşmesi ve işgalcilerden arınması için güçlerini birleştirmelidirler. Onların gücü burjuva partilerin ellerine teslim edilemez. İşçiler ve emekçiler örgütlenmeli, grevdeki iş yerlerinin ve okulların kontrolü ellerine almalıdırlar. Yalnızca bu yol adada kapitalistlerin gücünü kıracak, devletle mücadelenin yolunu açacaktır! Yoksa kazanılan her şey yeniden yitirilecektir.
Bu amacı zafere ulaştırabilmek ve Yunan, Türk ve yerli kapitalistlere karşı mücadeleyi sürdürebilmek için Kıbrıs’ta devrimci enternasyonalin bir parçası olan devrimci bir partiye ihtiyaç vardır. Bu parti işçilerin güçlerini birleştirme rolünü üstlenecek ve güney’de AKEL’in yaptığının aksine, bağımsız bir işçi sınıfı politikası için savaşacaktır. Bunun için ise açık bir devrimci programa ihtiyaç vardır.
- NATO Kıbrıs’tan defol!
- Özelleştirmeye hayır! Bütün iş yerlerinin işgali ve işçi kontrolü altında devletleştirilmesi
- İşsizliği önlemek için planlı çalışma, işçi örgütleri denetiminde!
- Sömürgeci güç tarafından toprakların iadesi ve tazmini!
- Seçilmiş grev komiteleri için! Bürokrasinin ihanetine karşı sınıf mücadeleci taban temelli sendikalar için!
- Sosyalist Yakın ve Orta doğu konfederasyonun parçası olan birleşik sosyalist bir Kıbrıs federasyonu için!
Devrimci Enternasyonalist Örgüt (RIO), Enternasyonal Dayanisma (Kuzey Kıbrıs), 1 Mart 2011