Arap ülkelerindeki devrimlerine dair perspektifler nelerdir?
Son iki ayda Tunus’ta, Mısır’da, Ürdün’de, Yemen’de, Fas’ta ve diğer Arap ülkelerinde milyonlar diktatörlük rejimlerine karşı sokaklara döküldü. On yıllardır iktidarda olan bu rejimler yerlerinden oynadılar ( Tunus’ta 23, Mısır’da 29 yıldır ). Polis kitleleri ve gizli servisler bile devrimi durdurmayı başaramadı. ( Tunus’ta 180,000 Mısır’da 1,8 polis ve casus ). Tunus Cumhurbaşkanı Zin El Abidin 14 Ocak’ta ülkeyi terk etmeye zorlanırken, Mısır’da Mübarek 11 Şubat’ta istifa etti.
Kuzey Afrika ve Ortadoğu’da ki yarı-sömürgeleri on yıllardır (1) kontrol altında tutan emperyalist güçler şimdilerde ise “istikrarı” korumaya çalışıyorlar, diğer bir değişle, eski rejime küçük bir personel değişikliğiyle devam etmek. Özellikle Mısır’da isyanın son haftasında işçi hareketi gittikçe artan bir rol üstlendi ve taleplerini radikalleştirdi. Bu bir sorunu ortaya koyuyor: kitlelerin demokrasi ve sosyal hak talepleri nasıl karşılanabilir? Biz Arap ülkelerindeki devrimlere devrimci Marksist bakış açısından bir yorum getirmek istiyoruz.
Demokrasideki Göz Yansımaları
Arap dünyasındaki protestolar genellikle kendini yüksek işsizlik ve uç derecedeki sefaletten doğan açlık isyanları şeklinde başladı. Yine de protestolarda bir demokrasi illüzyonu hâkim. On yıllar süren diktatörlük rejimlerinin ardından halk demokrasinin her şeyi değiştirebileceğine inanıyor. Batılı medyaya göre bir gösterici şöyle demiş: “ Demokrasi Mısır’ı fakirlikten kurtarabilir.” (2). Ancak Arap ülkelerindeki fakirlik yerel yönetimlerin yozlaşmışlığının değil, emperyalist güçlerin sömürüsünün bir ürünüdür. Ekonomik yapıda köklü değişiklikler olmadan burjuva demokrasisini ülkeye getirmek işsizlik ve açlığı bitiremeyecektir-aç insanlar oy pusulalarını yiyemez!
ABD ve Avrupa ülkeleri halkın demokrasi isteğini kendi yöntemleri ile karşılamaya çalışıyor, bu yöntem ise emperyalist yönetimlerine daha demokratik bir yüz verecek yeni kuklaları başa getirmektir. Bu durum özellikle Mübarek rejiminin “pax americana”’’yı ( ABD çıkarları doğrultusunda jeopolitik düzen ) ve Siyonist İsrail devletini koşulsuz olarak desteklediği Mısır için önemlidir. Ancak büyük güçler bu “demokrasiye geçişi” nasıl yapacakları konusunda hala emin değil.
Tunus’ta büyük güçler, hem kendi çıkarlarına uyan hem de halkın kabul edebileceği bir figüranı henüz bulabilmiş değil. Beyaz Saray haftalardır Mısır’da Mübareği ( ya da Mübarek yönetiminin yandaşlarını, örneğin Cumhurbaşkanı yardımcısı Ömer Süleyman’ı ) mi yoksa Muhammed Elbaradei’yi mi destekleyeceğini kararlaştıramadı. Ancak ne zaman ki Mübareğin iktidarda kalamayacağı anlaşıldı, onlar gecikmeden Mısır ordusuna desteklerini belirttiler. Demek ki “ Demokrasiye Geçiş” yozlaşmış ve baskıcı rejime anayasayı revize etme hakkını tanımak demekmiş!
Bu tür asıl rejime dokunmadan ufak makyajlar yapmaya dayalı “geçişlere” karşı Marksistler, ülkenin politik sınırlarını yeniden tanımlayacak yeni bir yasama meclisinin kurulması için çağrıda bulunurlar. Ama yine de gerçek bir demokrasinin eski rejime ve onun baskıcı yöntemlerine dayanacağı aşikârdır. Ne zamanki emekçi kitleler politik gücü ve ülkelerinin zenginliklerini kendi ellerine alacak, işte o zaman yeni bir Mısır ya da Tunus mümkün olacak. Yani ancak işçi ve köylülere dayanan bir yasama meclisi sefalete ve emperyalizme bağlılığa son verebilir. Tabii ki, yasama meclisleri ve yeni anayasalar Arap ülkelerindeki sosyal ilişkileri kökten değiştiremez- ama yinede kitlelere ülkelerinin işleyişlerini tartışabilecekleri bir platform sunup, burjuva demokrasi hayallerine son verebilir.
Askeriyeye yönelik hayaller
Mısır’da birçok insanın profesyonel ve apolitik olarak gördükleri orduya dairde birçok umutları var. Mübarek’in istifasından sonra yönetimi ordunun devralacağının açıklanması, eylemlerin burjuva lideri ElBaradei ve Google yöneticisi Wael Ghonim tarafından coşkuyla karşılmıştı. Halkın gözündeki güvenilirliklerini koruyabilmek için Mısır ordusu gösterilere müdahale etmekten sakınmıştı. Bunun başlıca sebebi seferberlikle orduya alınmış olan yüz binlerce rütbesiz askerin gösterilere katılması hatta tanklarından Mübarek karşıtı slogan atmasıydı. Generaller göstericilere ateş açma emrinin silah bırakmaya ve firara yol açabileceğinden korkuyorlardı.
Mısırlı subaylar rütbesiz askerlerin aksine, binlerce hattan Pentagona bağlıdırlar. Son 30 yılda ABD emperyalizminden 60 milyar dolara yakın yardım aldılar. Generaller ise aynen Mübarek gibi emperyalistlerle yaptıkları anlaşmalardan milyarlar kazandılar. Şartlar başka bir seçenek bırakmadığından Mübareği feda etmeye hazırdılar ama eğer silah kendilerine dönerse ayrıcalıklarını korumak için her şeyi yapmaya hazırdırlar. Bu yüzden, protestocular askerin “ altı ay içinde demokrasiye geçiş sözüne “ güvenmemelidir. Bunu yerine sistemli bir şekilde kendileri savunmaya hazırlanmalıdırlar. Karşı devrimci subayların gücünü kırabilmeleri için, Marksistler rütbesiz askerlere konseyler kurmaları ve kendi komutanlarını seçmeleri çağrısında bulunur. İsyana desteğini belirten askerler silahlarını protestoların seçilmiş yapılarını teslime etmelidir.
Askere dayalı hayaller ne yazık ki radikal sola bile nüfuz etmiştir. Bazıları birkaç on yıl önceki orduyu ilerici bir halk ordusu olarak adlandırıyor. (3) Nasser zamanındaki ordu Süveyş kanalı birkaç emperyalist mülkün devletleştirilmesini çeşitli yöntemlerle savunduysa ve Stalinist SSCB ile müttefik olmuş olsa bile hiçbir zaman bir “halk ordusu” olmamıştır. Nasser hükümeti bir tür bonapartizm örneğiydi: emperyalizmin düğümünü çözerek kendi ulusal burjuvasını geliştirecek koşulları yaratan bir burjuva hükümeti. (4) Nasserizm ve onun burjuva ideolojisi olan “ Arap sosyalizmi” ne sırtımızı dayamak protestoları ancak bir çıkmaza götürür. Gerçek bir “halk ordusu” gücünü– ki eski Mübarek rejimini yıkabilmek için son derece gereklidir – milliyetçi ya da vatansever bir generalden değil, tam tersine örgütlenmiş işçi ve köylülerin demokratik kontrolünden alır.
İşçiler iş başında
Tunus ve Mısır’da ki devrimlerin yaratıcıları burjuva basınına göre genç Facebook kullanıcıları ve yer altı İslamcı gruplarlarmış. Her ne kadar Batı medyasında alıntı yapılan göstericiler eğitimli, şehirli küçük burjuva kesiminden olsa da, devrim koşulları işçi hareketi sayesinde yaratılmıştı. 2008’den beri Tunus’ta ve Mısır’da işçi hareketinde büyük patlamalar yaşandı. (5) Geçen hafta, işçi hareketi iş ve yüksek ücret gibi sosyal talepleri ile gösterilerin merkezine yerleşti. (6) Alman bir burjuva yorumcusu şöyle dedi: “ Bu devrim politik bir devrim olmaktan çıkıp sosyal bir devrim olma yolunda.” Son birkaç günde Mısır tekstil fabrikalarında, trenlerde, gazetelerde hatta Süveyş kanalında olan grevlere tanık oldu. Bunlara rağmen, bu yeni, “demokratik” asker hükümeti baskı ve sıkıyönetim tehditleri yapıyor. (7)
Bugüne kadar işçi sınıfı, amaçları sadece yeni model emperyalist yönetimler olan demokrasi hareketi ve burjuva liderleri takip etti. Ancak işçi sınıfı kendi programı ve organizasyonları ile bağımsız bir politik güç olmalıdır çünkü ancak onlar Arap ülkelerini gerçekten değiştirebilir. Ekonomiyi – emperyalistlerinde ve onların yerli beslemelerinin elinde olan fabrikaları, otelleri, madenler vs. – ayakta tutan çalışan halktır ve bu sayede emperyalizme, grevler ve işgaller yoluyla öldürücü darbeyi vurabilecek yegane güçte çalışan halktır. Mısırda sadece birkaç bin işçi, dünyanın en büyük deniz ulaşım yolunu işlemez hale getirebilecek güce sahiptir. Taleplerini kabul ettirebilmek ve dayanılmaz yaşam koşullarını iyileştirebilmek için ve askeri rejime karşı grev komiteleri kurmalı ve genel grevler düzenlemelidirler. Bunlar ise işçi konseylerinin kurulmasına ve işçi sınıfının arap ülkelerindeki iktidarının temelini oluşturur.
Demokratik devrimin sosyal bir devrime geliştirilmesi gereklidir. Açlık, işsizlik ve sefalete son vermenin tek yolu yozlaşmış yöneticilerin ve emperyalist güçlerin mülksüzleştirilmesidir. Arap ülkelerinin sınırsız zenginlikleri demokratik bir plan çerçevesinde yönetilmelidir. Bunun şimdiki yönetim şekli sayesinde olamayacağı aşikardır- bu devlet ezilmeli ve işçi, asker ve köylü konseylerine dayalı bir işçi ve köylü hükümeti kurulmalıdır. Bir sürekli devrim programına acilen ihtiyaç vardır.
Böyle bir program oluşturabilmek için işçi ve gençliği organize edebilecek devrimci Marksist bir parti oluşturulmalıdır. Bu parti kitlelerin demokratik ve sosyal taleplerini sosyalist bir devrimle harmanlayıp onlara bir işçi hükümetinin sorunları nasıl çözebileceğini anlatmalıdır. Biz bu yüzden 4 enternasyonalin geleneğine ( özellikle dördüncünün geçiş dönemi talepleri ve sürekli devrimine) dayanarak yeni bir devrimci enternasyonal kurulması için uğraşıyoruz.
Biz tüm dünyadaki sol organizasyonları ve özellikle sendikaları Arap Dünyasındaki sınıf kardeşlerimize yoldaşlık göstermeleri için sokağa davet ediyoruz. Reformcu organizasyonlar, emperyalistlerin “ geçiş” programlarından mı yoksa emekçi kitlelerin gerçek değişim taleplerinden mi yana olduklarını göstermelidir. Biz tüm işçi örgütlerine “yoldaşlığın” gerçek anlamını göstermeleri için çağrıda bulunuyoruz: gösteriler düzelmeyin, Mısırdaki sendikalara bağış kampanyaları yapın, yoldaşlık komiteleri kurun vs. Bu bürokratik organizasyonların temel görevleri olan enternasyonalizmi yerine getirebilmeleri için, devrimci bir muhalefet gereklidir.
Bin Ali ve Mübareğin devrilmesinden sonra Arap dünyasının geleceği muammadır. Protestolar sayı bakımından azalsa da emperyalistlerin geleneksel yönetim şekli köklerine kadar sarsılmıştır ve yenine ne koyacaklarına dair açık bir fikirleri bulunmamaktadır. Kitleler protestolara devam etmektedir ve işçi hareketi yükselmektedir. Mısır ve Tunus Devrimler ihtimal dahilindedir.
- Anlaşılmış bir geçişe hayır! Devrimci yasama meclisleri için!
- Kahrolsun Arap ülkelerindeki emperyalizm uşağı rejimler!
- İşçi hükümeti ve işçi milis birlikleri için!
- Tüm emperyalist mülkiyetin işçi kontrolünden devletleştirilmesi için!
- Sosyalist bir Kuzey Afrika ve Ortadoğu federasyonu için!
Devrimci Enternasyonalist Örgüt (RIO), February 16, 2011
Notlar
(1) Emperyalizmin daha derinleme bir Marksist irdelemesi için bkz. Lenin “Emperyalizm, Kapitalizmin en Yüksek Aşaması”
(2) Süddeutsche Zeitung, January 31, 2011
(3) Örneğin “Mısırlı Devrimci Sosyalistlerin” bir beyanatını eleştiriyoruz. İşçi konseyleri ve devrimci parti çağrıları yerinde olsa da , Mısır ordusunun “ artık bir halk ordusu olmadığını” NAsser döneminde olduğun ima ederek söylemek tehlikelidir. “ Devrimci Sosyalistler” grubu İngilteredeki Sosyalisti İşçi Partisi ve Enternasyonel Sosyalist Eğilim’ e yakındır.
(4) Sol yada popülist bonapartizm analzi için bkz Wladek Flakin’in “venezüela’daki Hugo Chavez hükümeti üzerine” makalesi article by Wladek Flakin on the Hugo Chávez government in Venezuela.
(5) 2008 ‘deki grevlerin bir anlatımı için bkz. Juan Chingo “Ascenso obrero en Egipto y la emergencia de los trabajadores inmigrantes de los países del Golfo“.
(6) Kareem Fahim and David Kirdpatrick: “Labor Actions in Egypt Boost Protests“. Bu metin Al-Masyr in Al-Youm gazetesindeki şu makalesine dayanır “Tahrir demos accompanied by 5 labor protests to demand higher wages“.
(7) The Guardian: “Egypt’s army calls for end to strikes as workers grow in confidence“